13 Eylül 2009 Pazar

GSbasket.org sordu, Okan Çevik yanıtladı



Okan Çevik röportajı.
Galatasaraylı taraftarların ve basketbolseverlerin buluşma noktası Gsbasket.org, Galatasaray Cafe Crown koçu Okan Çevik ile detaylı bir röportaj yaptı.

Röportaj metni şöyle:


Yeni sezon hazırlıklarının başladığı şu dönemde GSbasket.Org olarak bizler de taraftarlarımıza basketbol takımlarımıza dair birinci ağızdan merak edilenleri sunmayı planlıyoruz. Bu çerçevede öncelikle erkek ve bayan takımlarımızın antrenörleriyle birer söyleşi yapmayı düşündük ve ilk söyleşimizi Erkek Basketbol Takımımızın yeni koçu Okan Çevik ile gerçekleştirdik. Sitemiz adına söyleşiye Kerem Seçer ve Arda Öztürk katıldı ve hocamız tüm sorularımıza içtenlikle cevap verdi. Bu güzel söyleşi için antrenörümüz Okan Çevik'e teşekkür ediyoruz ve söyleşiye geçmek istiyoruz.

Hocam öncelikle bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sorularımıza takımın yeni sezonda oynamayı düşündüğü sistem ile başlamak istiyoruz. Yeni sezonda Galatasaray taraftarı olarak nasıl bir takım izleyeceğimiz, savunma takımı mı hücum takımı mı olacağımız konusunda meraklıyız. Bu konuda biraz bilgi verir misiniz?

Artık üst seviyelerde bir başarı bekleniyorsa savunma işin olmazsa olmaz bir parçası. Bence artık biz sadece savunmacı takımız sadece hücumcu takımız gibi bir yaklaşım hiçbir zaman için takımları üst seviyeye götürmüyor. Zaten savunmayı yapmadığınız zaman maç kazanmanız bile artık zorlaşıyor. Dolayısıyla biz illaki savunmacı bir takım olmak zorundayız zaten. Takım kimyamız gereği de hedeflerimiz gereği de olabildiğince sahada maksimum mücadeleyi ortaya koyan, agresif bir takım yaratmaya çalışıyoruz. Fiziksel anlamda diğer takımlardan aşağıda kalmadan ne kadar yukarı çıkabiliyorsanız, onları fiziksel olarak geçebiliyorsanız o kadar başarılı oluyorsunuz. Dolayısıyla bi defa bu sezon mutlaka ve mutlaka sahada çok fazla oyuncuyla oynayan, defansif yönü kuvvetli, çok agresif, her topun savaşını veren, her topu son topmuş gibi oynayan bir Galatasaray takımı izleyecek herkes.

Peki hücumda nasıl bir sistem düşünüyorsunuz?

Hücumda da takım olarak yavaş oynayacağız veya hızlı oynayacağız diye bir felsefemiz yok. Biz olabilecek en doğru atışı atmaya çalışacağız. Dolayısıyla bunun için mutlaka bir tempo gerekiyor. Zaten takımın çok geniş bir kadro olma nedeni de bu. Olabildiğince yüksek tempoda oynayacağız. Fakat bu yüksek tempoda oynamak da her elimize geçirdiğimizi atmak anlamında değil. Yani ister 3. saniyede olsun, ister 23. saniyede olsun olabilecek en doğru atışı yakalamaya çalışarak oynayacağız. Bu da bizim zaman zaman tempoyu yükseltmeyi, zaman zaman da düşürmeyi becermemizi gerektiriyor. Ama söylediğim gibi basketbolun doğruları içerisinde bir hücum oynayacağız. Kişilere çok fazla dayalı bir basketbol oynamayacağız. Yani bir düzen takımı olacağız. Kısacası tek başına her maç 30 sayı atan bir yada bir kaç tane oyuncunun sırtına dayalı bir Galatasaray takımı olmayacak.

Bu çerçevede merak edilebilecek bir konu da skorer oyuncu eksikliği. Takımda Gerald Fitch, Malik Dixon, Milan Gurovic, Antonio Graves tarzı bir oyuncunun olmadığını görüyoruz. Maç sıkıştığında, top el yakarken bunun sıkıntısını yaşamayacak mıyız?

Biz çok rahatlıkla çok daha alt seviye takımlarda 20-25 sayı averajlarıyla oynayan, her topu, elini geçirdiğini atan, %35-40'lar civarında şut yüzdesi olan oyuncuların transferlerini yapabilirdik. Bu Türkiye'de daha önce Galatasaray'da da yapıldı, başka takımlarda da yapıldı. Ama bizim bu seneki tercihimiz takım oyununa müsait, işin mücadele kısmını, kazanma kısmını ön planda tutabilen ve kesinlikle takımın bir parçası olmayı hedefleyen oyuncular. Bizde skorerler zaman zaman maçına göre çıkacaktır. Örneğin, bir maç Darius 18 sayı atarken, ertesi maç 5 sayı attığında başka biri 15 sayı atıyor demektir. Bu o oyuncuların inişli çıkışlı oynamalarından yada kötü oyuncu olduklarından değil de o maçlarda bizim avantajlı noktalarımızı kullanmamızdan kaynaklanacaktır. Yani bir gün Jasaitis'in şutunu tutamazlarsa onun üzerinden oynayacağız. Bir gün yavaş uzunlara karşı hareketli uzunlarımızla oynayacağız. Bir gün guardlarımızın penetresiyle oynayacağız. Yani buralarda da takımın paylaşımı ve birbirine duyduğu saygı önemli. Yani bir oyuncu o maçta sizden daha avantajlıysa, daha çok ön plana çıkacak özelliklere sahipse, diğer oyuncuların buna saygı göstermesi gerekiyor. Bu özelliğimizi yüksek yüzdeler ve kazanmak adına ön plana çıkarmamız gerekiyor. Bizim planlarımız da bu. Yani öncelikle iyi bir takım olmayı planlıyoruz.

Geçen sezonki oyunculardan özellikle Milan Gurovic hayal kırıklığı yarattı. Bu yüzden de yapılan transferler konusunda endişeler var. Siz bu seneki transferlerimizi sorunsuz olarak nitelendirebiliyor musunuz?

Biz bütün transferleri olacak düşüncesiyle yaptık. Zaten kafamızda böyle riskler, böyle düşünceler olsa bu transferleri yapmazdık. Ben eminimki geçen seneki transfer döneminde de bunlar sorunsuz olacak umuduyla yapıldı. Ama her zaman takıma yapılan katkılar beklenilen sonucu vermiyor. Doğal olarak bir takım oyuncular beklenenin üstünde bir performans gösterirken bir takım oyuncular da gerçek performanslarını ortaya koyuyor. Kimileri de hala kırıklığına uğratıyor. Zaten takımlar arasındaki dengeleri ve sıralamayı da belirleyen faktörlerden bir tanesi bu. Biz bu sezon Avrupa Basketbolu'nda kendini kanıtlamış, daha önceden Euroleague ve ULEB Cup'larda mücadele etmiş, buralarda final oynamış oyuncuların transferlerini yaptık. Oyuncular istatistiki olarak belki insanları tatmin etmiyor gibi görünebilir. Örneğin, Mike Wilkinson'ın sadece geçen seneki 9 sayı 5 ribaundluk istatistiğine bakılırsa, insanlar bunun üzerinden yorum yaparsa yanılınır. Çünkü Mike Wilkinson Polonya'da izleyeceğimiz Lampe ve Garbajosa gibi oyuncularla aynı takımda oynadı. Doğal olarak seviyede artık 20 dakika oynuyor olmak çok önemli bir gerçek. Buralardaki takımların hiçbirinde artık 20-25 sayı ortalamalarla oynayan oyuncular yok. Tüm oyuncularımız geçen sezonki takımlarında da paylaşan ve bütün görevleri en doğru şekilde yapan üst seviye oyunculardı. Bu sene de bizim hedeflediğimiz zaten paylaşımı ortaya koymak.

Paylaşım ve takım oyunu demişken taraftarlar arasında sıkça konuşulan ve endişe duyulan bir konuda düşüncülerinizi merak ediyoruz. Forumumuzdaki genel görüş bütün oyuncularımızın bahsettiğiniz bu takım oyununa uygun oyuncular olduğu. Darius Washington hariç. Yeni oyun kurucumuz hakkında bir memnuniyetsizlik hakim. Darius hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Bu tür düşünceler olması gayet normal. Özellikle de Türkiye'de yapılan transferlerin herkes tarafından %100 benimsenmesini beklemek hayal. Sonuçta burada bir takım sistemler, düzenler ve prensipler olacak. Dolayısıyla bizim beklentilerimiz, hedeflerimiz ve takım mentalitemize göre oyuncu transferleri yapıldı. Darius Washington üç senelik Avrupa tecrübesi olan 85 doğumlu bir oyuncu. Yani Darius Avrupa'ya geldiğinde 22 yaşındaydı. Erken draft olma kararı alıp daha Junior senesinde Avrupa'ya geldi. Euroleague'de Aris ve geçen sezon Eurochallenge'da Ural Great'te Avrupa tecrübeleri yaşadı. Darius skor gücü yüksek olan ama takımı da oynatmayı becerebilen bir oyuncu. Yani kimse bu sene bizim takımdan, takımın diyelim 80 sayısının 30 sayı veya 40 sayısını Jasaitis'le Darius tek başlarına atmasını ve bu tür bir takım kurgusu beklemesin. Zaten böyle bir kurgu içerisinde değiliz. Bir defa bu kadar sayıları atacak kadar oyunda kalmayacaktır oyuncular. Siz eğer sahada çok mücadeleci bir takım görmek istiyorsanız ve kazanan bir takım görmek istiyorsanız, oyuncuların maksimum enerjiyi sahaya yansıtmaları lazım. Bu da biraz dakikalarla ilgili. Yani artık 35 dakika oynayan üst seviye oyuncular hiçbir başarılı takımda yok. 20-25 dakika oynamak biraz önce de söylediğim gibi çok önemli bir oyuncu olduğunuzu gösteriyor. Bu da doğal olarak 20 dakikada kaç tane top atabileceğiniz, daha doğrusu kaç tane doğru top atabileceğiniz ile ilgili olan birşey. Biz bütün oyuncuları maksimum seviyede kullanıp kazanan bir takım yaratmaya çalışıyoruz. Yoksa dediğim gibi sezon başında mesela İsrail'in sekizinci olmuş takımından 25 sayı averajıyla oynayan bir oyuncuyu almasını da biliyorduk ama o oyuncu işler takım oyununa, doğru atışlara, kazandırmaya geldiği zaman doğru olmuyor. Onlar hep istatistikte 20 sayılarda oluyor ama sizin nerede olduğunuz önemli takım olarak. Bu yüzden bizim bu seneki takım kurgumuz söylediğim şekilde olacak.

Peki Darius'un topla çok oynadığı, kendine oynadığı ve savruk oynadığı yönünde kritikler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben bunu ilk defa duyuyorum. Yani ben gerekli bütün araştırmaları yaptım, koçlarla konuştum. Defalarca maçlarını seyrettim. Darius tam tersi çok süratli bir oyuncu, topu hızlı götürebilen, topu çabuk aktarabilen bir oyuncu. Çok kuvvetli penetreleri var, özellikle çember altında kontaklarla çok iyi bitirebilen bir oyuncu. Makedonya milli takımında Ankara'da seyretmişsinizdir. Hiç öyle elinde top tutar bir görüntü içinde gördünüz mü? Ben görmedim.

Yani Darius gerçekten sizin sisteminize uyan bir oyuncu mu?

Biraz önce söylediğim gibi bütün transferler olacak düşüncesiyle yapıldı. Takıma uyacağı planlanarak yapıldı. Bizim de beklentimiz uyması yönünde. Daha önce Darius'la burada kimse çalışmadı. Ama yaptığımız bütün araştırmalarda bu takıma uyabileceği kanısına vardık ve böyle bir transfer gerçekleştirdik. Ayrıca bizim takımdaki tüm oyuncular bir takım hedeflere ve başarılara aç oyuncular. Yani bunlar da gözetilerek transferler yapıldı. Darius Washington artık Avrupa'da, ULEB Cup'larda başarılı olmak zorunda. Başarının hangi yoldan geçtiği kesin. Dolayısıyla mutlaka buna adapte olacaktır. Zaman zaman tabiki sorunlar çekebiliriz. Her oyuncu sezonun birinci maçından sonuna kadar mükemmel oynamıyor. Burada inişler çıkışlar, zaman zaman düzen dışına çıkmalar olacaktır ama biz bunları en minimumda tutup kazanmaya yönelik bir takım yaratmaya çalışıyoruz. Yani bundan önceki Galatasaray'lardan biraz daha farklı bir takım olacağız. Daha öncekiler örneğin, Murat'ın ilk başlarda yaptığı takımlarda daha genç, atıcı oyuncular vardı. Dee Brown olsun, Robert Hite olsun, bu tarz oyunculara gidildi. Geçen sezon, Avrupa'da daha tecrübeli ama yaşı belirli bir noktada olan oyunculara gidildi. Biz bu sene bütün hepsinin bir harmanlamasını yaptık. Yani hem Türk oyuncularımız, hem yabancı oyuncularımız başarıya aç, başarı için herşeyini ortaya koyabilecek oyuncular. Bu düşünceyle bütün bu plan ve programlamaları yaptık. Bunun da gerçekleşeceğini umut ediyoruz.

Pota altı oyuncularımız konusunda da bazı eleştiriler var. Herkes uzun ve kalın bir pivot beklentisi içinde. Mevcut kadronun fiziksel olarak yetersiz olduğunu düşünüyorlar. Buna katılıyor musunuz?

Bir defa demin söylediğim gibi oyunculardan maksimum verimi elde etmek için çok değişerek oynayacağız. Bu değişmeler sırasında da herkesin rolleri zaman zaman farklılıklar gösterecek. Yani biz bu sene 1-2-3-4 ve 5 numaralar diye oynamayacağız basketbolu. Biz bu sene 3 tane kısa ve 2 tane uzun oyuncuyla oynayacağız. Eğer transition defanstan başlayarak, pick and roll defanslarda da minimum handikaplı bir takım olmak istiyorsanız, oyuncuların birbiriyle değişiminde handikap olmaması gerekiyor. Yani bi tane 2.15'lik ama pick and roll yapamayan bir uzun ve sadece şut atan bir dört numarayla oynadığınız zaman özellikle savunmada çok büyük problemler yaşayabiliyorsunuz. Her takıma, her kişiye göre farklı farklı defans yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bizim planladığımız, defansta özellikle kimin kimi tuttuğunun çok fazla önemli olmadığı bir transition defans. Örneğin, kolay sayıyı engellemek adına, her an için Polat'ın 5 numarayla eşleşmek zorunda kalsa bile bunu becerebileceği yada 4 veya 5 numara dediğimiz oyuncunun yeri geldiğinde kısalarla switch yapıp rakip kısaların penetresini engelliyor olması gerekir. Çünkü artık pick and roll yeni basketbolda çok önemli bir yer tutuyor ve burdan delinmemeniz gerekiyor. Boyalı alanın içine kimseyi sokmamanız gerekiyor. Bizim bütün oyuncularımız bu özelliklerde.

Taraftarın beklentisine yönelik sadece Cemal var takımda. Onun fazla süre alacağını varsayabilir miyiz?

Cemal belki bu sezona kadar kendisinden beklenen performansı çok fazla gösteremedi ama bunun altında yatan bir gerçek de Cemal'in bunu gösteremeyeceği düşünülerek oralara devamlı transferler yapılmasıydı. Cemal bence 87 jenerasyonunun, ki uzunlar genelde 86-87 jenerasyonunda toplanıyor, en kalın en sağlam oyuncusu. Dolayısıyla bu düşünceye katılmıyorum. Yani pota altının zayıf olduğu düşüncesine katılmıyorum. Cemal'e bu şansı vermek gerektiğine inanıyoruz ve Cemal'e güveniyoruz. O da şu anda bizle yaptığı konuşmalarda bu görevin altında kalkacağı inancında ve çok çalışıyor. Artı Mike Wilkinson Aris'te 5 numara pozisyonunda Massey ile beraber değişimli olarak Euroleague oynadı. 5'leri de genelde Mike tuttu. Geçen sene de 4-5 oynadı. Radoslav Rancik de Benetton'da belirli süreler J.Wallace ile birlikte 5 numara oynuyordu. Bugün zaten Avrupa'da gerçek anlamda bir 5 numara bulmak çok kolay birşey değil. Yani gerçek pivotları NBA kapıyor. Gerçek pivotları ama söylediğim. Kalanlar da zaten çok çok yüksek paralarla Euroleague'in bile çok üst takımlarına gidiyor. Dolayısıyla biz, sırf boyu uzun yada ebadı geniş diye bir oyuncu almaktansa bütün herşeyi yapabilen, çok potansiyelli, bir sürü noktada takıma faydalı olabilecek oyuncuları almayı tercih ettik. Yani ben çok fazla size olarak zayıf olduğumuzu düşünmüyorum kesinlikle.

Başarıya giden yolda yerlilerin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Yabancı oyuncular mutlaka kaliteli oluyor ama genelde yerliler sıralamanızı beliyor. Biz bu seneye girerken yerli kadromuzda önemli değişiklikler yaptık. Özellikle de Hüseyin Beşok ve Cüneyt Erden gibi oyuncularla yollarımızı ayırdık. Taraftar ise bu iki oyuncunun ayrılmasından rahatsız oldu. Bu iki oyuncunun takımdan ayrılışları ile ilgili bilgi verir misiniz? Bütçe mi etkili oldu bu konuda yoksa bu oyuncuların misyonlarını kaybetmesi mi?

Öncelikle yabancılar için iki sene boyunca birşeyler denendi, edildi, tüm yönetim kısmı o ekiplerle başarılı olunacağına inandıkları için o transferleri yaptılar. Bu yabancıların yanında yerlilerde de Hüseyin ve Cüneyt gibi çok değerli, çok kaliteli oyuncular vardı. Bu sene evet bütçe düştü ama bu bütçenin düşmesinin, altını çiziyorum, iddiamız düştü anlamında yorumlanmaması gerekiyor. Çünkü çok yüksek bütçelerde zaman zaman ödeme problemleri çekiliyor. Bir defa bu sezon bunun olmaması gerekiyordu. Bu olmayacağı düşüncesiyle böyle bir bütçe yapıldı ama Avrupa'da da bütçelerin düşmesinden dolayı özellikle yabancı oyuncuları, ki bence çok kaliteli oyuncular, normal şartlarda iki katına alabilecekken bu fiyatlara aldık. Üstelik bu sezon dediğim gibi kulüpte bir kabuk değişikliğine gidildi. Yani biz jenerasyonları 1 hatta 2 jenerasyon gençleştirme kararı aldık. Bu sezon şampiyon olmak istemiyor muyuz, tabiki şampiyon olmak istiyoruz, tabiki her maçı kazanmak için oynayacağız, bir defa biz o söylediğim mücadeleci ve kazanan takımı yaratıyorsak, bu şampiyonluk sözleri kendiliğinden gelecektir. Ama ileriyle dönük olarak da birşeylerin altyapısını başlatmanız gerekiyor. Evren transferi, Can Akın transferi buna örnek. Yani ne Hüseyin ne Cüneyt yaşlı oyuncular yada kötü oyuncular oldukları için bırakılmadı. Tamamen 87 doğumlu Cemal, 85 doğumlu Caner ve Evren, 83 doğumlu Can gibi transferleri hep iki jenerasyon yenilemek üzere yapıldı. Yoksa oyuncuların kötü olduğundan yada parasal olarak ulaşılamadığından değil gitmeleri. Tamamen yeni bir yapılanma içerisinde daha mücadeleci, daha aç bir takım yaratmak adına.

Özellikle Caner ve Can'ın altyapıları çok iyi fakat bu oyuncular bugüne kadar kendilerinden beklenileni tam olarak veremediler. Bu sene onlar için de son bir şans olacaktır değil mi?

Tabiki. Bu oyuncuların bize yardımcı olabilecek kapasitede olduğundan herkes hemfikirdir mutlaka. Kimse bu oyunculara kötü oyuncular diyemez. Dolayısıyla biz, bazen yanlış takımlarda bulunmuş, bazen yeterli şansı bulamamış, bulduklarını da kullanamamış oyuncularda da düşüncelerimizi biraz yoğunlaştırdık. Onlar için de aç olmak demek, daha başarıya doymuş oyuncular da değiller ama, elde edecekleri şeylerin var farklı olmasıdır. Onlar da zaten bu seneki yapılanmamızda bunları elde etmenin isteğindeler. Elde edemezlerse onlar için de çok iyi olmayacağının bilincindeler. Dolayısıyla zaten o düşünceyle çok iyi çalışıyorlar.

Evren'i nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz?

Evren'i daha çok 2 numara olarak düşünüyoruz. Çünkü 1 numara olarak Darius Washington, Can Akın, altyapımızda Göksen gibi oyuncularımız var ama burada iki tane detay var. Demin söylediğim gibi biz 3 kısalı bir sistemle oynayacağız. Yani ribaundu alan kısanın fast break'i başlatabildiği, transition'ı oynatabildiği, seti yönlendirebildiği, bir takım. Pick and roll'leri sadece bir kişinin oynadığı, şutu sadece bir kişinin attığı bir takım değil. Herkesin herşeyi yapabildiği bir takım olma düşüncesindeyiz. Zaten top kullanabilen çok fazla oyuncuyla oynamanın, driplingle delebilmenin çok büyük avantajı var basketbolda. Bunun için bizim takımımızda Darius, Can, Evren, Murat Kaya, Tufan tarzı bu işleri yapabilen oyuncular var. Zaten Evren geçen sezonun en çok gelişme gösteren oyuncusu. 2 numara olarak
Türkiye'nin en iyi oyuncularından bir tanesi. Zaten A milli takım kadrosunda da vardı. Biz ondan öncelikle 2 numara ama yeri geldiğinde de 1 numara olarak, yeri geldiğinde de guardla birlikte oynarken bir numarayı oynayabilecek bir oyuncu olarak faydalanacağız.

Tufan konusunda biraz bilgi verir misiniz? Sakatlığını tam olarak atlattı mı?

Tufan geçen sezonun sonuna doğru iyileşti ama hem fiziksel olarak hazır değildi, hem de doğal olarak üzerinde sakatlığın getirdiği korkular vardı. Onları malesef sezon sonunda yaptığı idmanlarda ve maçlarda atamadı. Ama bütün yaz boyunca, hiç ara vermeden çok özel çalışmalarla hazırlandı. Bizim Temmuz'un 20'sinde başlattığımız antreman düzeni içerisinde yer aldı. Yavaş yavaş fiziği belirli bir noktaya geldi. Yani şu anda %100 değil ama %90'lar civarına yaklaşmış durumda. Korkularını da attı. En son oynadığımız hazırlık maçında hem mücadele olarak, hem defans olarak, hem de hücum olarak son derece faydalı oldu. Benim de Tufan'dan beklentilerim son derece fazla ama söylediğim gibi bizimki kişilere dayalı bir basketbol olmayacak. Yani Tufan o gün iyi olabilir, o gün kötü olabilir, o gün onun üzerinden oynanabilir, oynanmayabilir ama her oyuncu bizim takım için son derece değerli bir parça olduğunu bilecek ve hissedecek. Aynı şekilde bizler de, yani Galatasaray camiası olarak da söylüyorum bunu, her oyuncunun bize maksimum katkı sağlamasının beklentisi içerisindeyiz. Bunu da sağlayacaklarına inanıyoruz. İllaki bir oyuncuyu, 30 sayı atar anlamında değil, o takıma yaptığı katkıyı irdeleyerek değerlendirmemiz ve buna göre kritikler yapmamız lazım.

Yeni transfer edilen oyuncularla kontratlarımız yine kısa vadeli mi yoksa uzun yıllar onlardan faydalanmayı mı düşünüyorsunuz? Bu konudaki planlarınız nelerdir?

Spor kulüplerinde çok uzun vadeli kontratlar yapmak çok gerçekçi olmuyor. Çünkü yönetimler zaten ikişer senede bir değişiyor. Bizim buna rağmen, demin söylediğim gibi bu kabuk değişikliği sırasında, bu sene derece elde etmemek gibi bir düşüncemiz yok. Derece elde etmek için elimizden gelen herşeyi yapacağız. Ama bu takımın uzun seneler beraber olmasını da düşünüyoruz. Bunu düşünürken de oyuncuların ortaya koyacağı performansı da önemli. Yani bu takımdan mutlaka devam edeceğimiz oyuncular olacaktır. Bırakacağımız oyuncular olacaktır. Bu yüzden kontratların çoğu opsiyonlu durumda. Biz eğer kabul edersek seneye devam edecek olan kontratlar yani. Onların ortaya koyduğu performanslara göre de mutlaka bu kontratları devam ettireceğiz. Zaten başkanımız Adnan Polat'ın da dediği gibi Galatasaray'da transferler hiç bitmez. Yani siz oyuncuyla Ocak ayında da konuşup bir sonraki senenin kontratını yapabilirsiniz. Biz de bu düşüncedeyiz zaten. Yani şimdiden bütün herkesi ve kulübü çok çok bağlayıcı yapıp, daha sonra hayal kırıklığına uğramaktansa, oyuncuların ortaya koyacağı performansa göre hareket etmeyi tercih ettik. Bunun da ne kadar doğru olduğunu zaman gösterecek zaten. Yani şu an için bu seneki politikamız böyle oldu.

Yabancı oyuncu transferlerinde istediğinizi alabildiğiniz mi peki?

Şimdi şöyle söyleyeyim. Türk oyuncularla birlikte yabancı transferleri adım adım götürdük. Mesela önce belirli bir seviyenin üzerinde bir Bosman oyuncu olarak Radoslav Rancik transferini gerçekleştirdik. Radoslav Rancik transferiyle birlikte Can Akın, Evren Büker kimyalarına uyabilen bir guard transferine girdik. Darius Washington bizim listemizdeki üst sıradaki oyunculardan bir tanesiydi. Dolayısıyla onun da Bosman oyuncu olması bize ileride bu kadroyu genişletme şansı tanıyordu. Minimum iki Bosman oyuncuyla oynamak zorundasınız biliyorsunuz. Daha sonra biz Summer Leauge'e gittiğimiz zaman, gittikten sonra daha doğrusu, çok geniş bir oyuncu portföyümüz ortaya çıktı. Ama Avrupa'da düşen bütçelerle birlikte Jasaitis olsun, Mike Wilkinson olsun, bizim ulaşabileceğimiz rakamlara geldiler. Dolayısıyla kendisini ispatlamış bu oyuncuların da transferini takıma yaptık. Yani bütün bunların hepsi adım adım oldu. Tabiki siz sezon başında ben şu dört oyuncuyu istiyorum diye bir transfer politikası
güdemiyorsunuz. Çünkü birbiriyle bağlantılı olan transferler bunlar. Yani Cemal ve Radoslav'la birlikte belki Mike Wilkinson çok iyi uyuyor. Belki Radoslav'ı almasaydık Mike Wilkinson yerine başka birini tercih edecektik. Yani bu takım kimyasıyla ilgili olan detaylar ve adım adım yürütmek zorundasınız. Ama şu anki takımın içerisinde en genç oyuncudan en tecrübeli oyuncuya yada yabancı oyuncusuna kadar hepsi teknik ekibin okeyi ve isteği doğrultusunda gerçekleşmiş transferlerdir. Kimse zorla alınmış yada elimize çaresizlikten gelmiş oyuncular değil kesinlikle. Bizim hepsine olan güvenimiz ve beklentimiz son derece fazla.

Jasaitis transferi nasıl gelişti hocam? Taraftar olarak beklentilerin düşük olduğu bir anda geldi ve imkansız bir transfer olarak düşünülüyordu.

Söylediğim gibi bunların hepsi adım adım oldu. Çok kolay olmadı. Biz de birbiriyle bağlantılı pek çok kimya yaratmaya çalıştık. Atıyorum Joe ile Alex'i bir kimya olarak düşünmeye çalıştık. Öbürkiyle başka birini bir kimya olarak düşünmeye çalıştık. Jasaitis de özellikle Rytas'dan sonra Maccabi, Tau Ceramica ve Badalona gibi önemli takımlarda görevler aldı. Burada iki tane detay etkili oldu. Galatasaray'ın ULEB Cup oynuyor olması ve daha önceden başarısının olması, ilk sekizde oynamış olması ve bu sene de iddialı bir konumda olması etkili oldu. Söylediğim gibi ekonomik olarak da bizim ulaşabileceğimiz bir noktalara geldi. Doğru bir transfer olduğunu düşünüyorum. Beklentilerimizin çok fazla olduğunu düşünüyorum. Yani tabiki çok kolay olmadı ama işin doğrusu öyle el bebek gül bebek de ikna etmek için uğraşmadık. Biz kendi şartlarımızı, kendi durumumuzu ortaya koyduk. Jasaitis'in de birkaç tane alternatifi vardı. O alternatiflerin içerisinde tercihini bizden yana kullandı.

Altyapımız konusunda da çeşitli sorular var. Siz beş oyuncuyu sezon öncesi hazırlıklar çerçevesinde kadroya almıştınız. Bu oyuncular A takımda yer alabilecek isimler mi? Altyapımız şu anda ne durumda?

Altyapı çok geniş ve uzun vadeli düşünülmesi gereken birşey. Üç sezon evvel Galatasaray altyapıları, altyapı organizasyonlarındaki A,B,C kategorileri içerisinde malesef C kategorisindeydi. Siz istediğiniz kadar iyi takım kurarsanız kurun, B kategorisine çıkamıyordunuz. Dolayısıyla bir sene oradan atlamak için gerekiyor, bir sene B'den A'ya atlamak için gerekiyor. Şu anda bütün altyapı takımlarımız olması gereken bu A kategorilerine yükseldi. Birkaç senedir yapılan yatırımlar belli bir noktaya geldi. Altyapılarda yetiştirdiğimiz oyuncuların bir anda A takımda oynuyor olması çok kolay birşey değil. Tabiki bu dönemde onları görmek adına, antremanların iyi işlemesi adına ve ileriyle yönelik yatırımlarımızın ne olacağı konusunda fikirler elde etmek için de bu oyuncuları kadroya aldık. Biz bütün sezon boyunca Göksen gibi Doğukan gibi Oğuzhan gibi oyuncuları A takım idmanlarına alacağız. Göksen'in kadroya girme ihtimali de var zaten. İşte en son Antalya ile yaptığımız maçta oynattık Göksen'i. Ama şu anda dediğim gibi daha önceden altyapımızın çok iyi olmamasından dolayı belli bir konuma gelemedik. Ama bundan sonra artık altyapıya verilen önem daha da fazla artacaktır. Koray Mincinozlu'nun altyapılarla da ilgileniyor olması, orayı yönlendiriyor olması, oyuncuların seçimi, programlaması konusundaki çok büyük tecrübesiyle de bir yere gelmek istiyoruz. Bundan da çok yararlanılacaktır mutlaka ki. Dolayısıyla bence doğru yoldayız ama bunun verimini almak, meyvelerini toplamak çok kolay değil. Ama alt yapıda her sene biraz daha bize layık işler yapılmaya başlanıyor.

Futbol takımımızın altyapısındaki başarılar da taraftarın beklentisini arttırıyor. Basketbol takımımızdan da aynı beklentiler var futboldaki gibi. Kulübümüz bu beklentileri karşılayabilecek mi?

Bu beklentide olmalarını kesinlikle yadırgamıyorum. Ben de bu beklentinin içerisindeyim. Galatasaray Kulübü'nün en son gençler Türkiye Şampiyonu olduğu takımı Koray Abi ve ben birlikte çalıştırıyorduk. 68-69-70 jenerasyonunu yani. Ondan sonra bildiğim kadarıyla bir tek 81 jenerasyonunda bir türkiye üçüncülüğü var. Onun dışında uzun seneler Türkiye Şampiyonası'na bile gidilememeler var. Burada kimseyi yargılamak adına söylemiyorum ama bu böyle olmamak zorunda doğal olarak. Futbolda bütün bu altyapı yatırımlarının nasıl sonucu alınıyorsa basketbolda da alınması gerekiyor. Yalnız futbolda 11 kişinin içine bir tane 18 yaşındaki genci atabiliyorsunuz ama basketbolda 5 kişinin arasına birini atmak çok kolay birşey değil. Onun üst performansta bir oyuncu olması gerekiyor. İşte demin söylediğim gibi 2-3 sene önce başlatılan bu yatırımlarla, bizim de ön ayak olmamızla Galatasaray'da olması gereken şey mutlaka yapılacaktır. Türk basketbolunda şu anda bizlerin emeği geçen pek çok oyuncu oynuyor. Dolayısıyla bununla nasıl gurur duyuyorsak Galatasaray Kulübü'nden de bu oyuncuların ileride bizim A takımımızda yada başka A takımlarda oynaması bizi mutlu edecektir. Yani ben de kesinlikle altyapıya önem veren bir antrenörüm. Mutlaka bunun için çalışmalar yapacağız.

Tabi istikrarsızlık da etkiliyor altyapıyı değil mi?

Yani söylediğim gibi bir altyapı planlaması zaten çok kolay birşey değil. Size şöyle söyleyeyim her jenerasyondan bir oyuncuyu Türkiye Basketbol Ligleri'ne kazandırabiliyorsanız, yani bu Galatasaray'da oynayamayabilir ama atıyorum başka bir takımda oynayabilir, bu bile bence çok büyük bir başarıdır. Bir anda altyapıdan bir jenerasyondan üç oyuncuyu çıkarmak, oynatabilmek çok kolay şeyler değil. Çok da gerçekçi şeyler değil. Yani geçmişe dönüp bakın her jenerasyondan bir oyuncu bile çıkarabilen kulüpler müthiş başarılı kulüplerdir. Söylediğinizin de etkisi var tabi. Her dakika bir takım değişiklikler olursa politikalar değişiyor tabiki.

Biraz da sizinle ilgili sorulara geçelim. Bayan takımından erkek takımına geçmeniz bir hayli tartışıldı. Bu süreçte ne gibi gelişmeler yaşandı? Siz bayan takımı için transferleri de yapmıştınız, bu gelişme sizi zor durumda bıraktı mı?

Benim bu sene antrenörlükteki 25. senem. 92 yılından beri 17 senedir birinci lig seviyesinde antrenörlük yapıyorum ve bütün kariyerimi erkeklerle yaptım. Ben zaten bayan takımıyla sadece üç ay beraber oldum. Dolayısıyla oradan buraya geçmek benim için çok büyük bir problem olmadı. Sizin söylediğinize katılıyorum. Ben bayanlarda sezonu bitirince oturup bayanlar adına kimler bu takıma daha faydalı olurun arayışları içerisindeydim. Bitirmiş olduğumuz bir oyuncu yoktu ama. Yani Yelena olsun Nilay olsun bütün bunlar zaten o sırada anlaşma aşamasına geldiğimiz oyunculardı ama bitirdiğimiz oyuncular değildi. Benden sonra gelen Zafer Kalaycıoğlu da zaten bunların Avrupa'nın alınabilecek oyuncuları olduğunun farkındaydı. Dolayısıyla o da bu transferleri okeyledi ve onun da okeyiyle oldu transferler. İşte Seimone'un sakatlığından dolayı Jia Perkins'in transferi yapıldı. Dolayısıyla hani o takım benim mantığıma uyan takımdan çok, en iyi Galatasaray nasıl yaratılırın takımı oldu zaten. Eurocup'ı kazandıktan sonra Euroleague'de de başarı elde etmek adına, Türkiye'de şampiyon olmak adına zaten oluşturulabilecek en iyi kadroyu oluşturmak için çabalar sarfettik. Yani Türk oyuncu bazında alınabilecek en iyi Türk oyuncuları aldık yada zaten bizde varolanlar en iyi Türk oyunculardı. Yabancı oyuncular da dediğim gibi alınabilecek en iyi oyunculardı. Böyle bir transfer politikası gerçekleştirdik. Ama erkeklere geçiş takvimi de çok geç olmadığı için yani Haziran'ın hemen başında gerçekleştiği için zorluk yaşamadık. Kısacaso erkeklerde yeteri kadar inceleme, etüt etme ve doğru takımı kurmak için zamanımız oldu.

Kariyerinizde hep düşük seviyede takımlarda çalıştığınız ve Galatasaray'da zorlanacağınız yönünde eleştiriler de var. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Ben 26 yaşında head coach oldum. Herkesin düşer dediği sezonlar Play-Off'lara girdim. Daha sonra Tofaş'la çok önemli bir üç sene geçirdim. Asistan koç olarak geçirdim ama Koraç Kupası'nın finalini oynadığımız senelerde orada son derece aktif bir roldeydim. Onun dışında elimizdeki bütçelere göre kurulan takımlarda herkesin çok çok başarılı gördüğü sezonlar elde ettik. Örneğin Oyak Renault ile ikinci ligden geldiğimiz ilk sezonda 850 bin dolarlık bir bütçeyle ligi dördüncü sırada bitirdik. Yarı finalde Efes Pilsen'e son topta elendik. 650 bin dolarlık bir bütçeyle Darüşşafaka'da altıncı olduk. Yani bence bütün bunlar çok önemli kriterler. Evet şu ana kadar 10 milyon dolarlık 15 milyon dolarlık bir takımda çalışma şansım olmadı ama öbür taraflarda çalışmak daha da zor. Yani düşük bütçeli takımlarla, biraz daha düşük profilli oyuncularla çalışıp onları yükseltebilmek, onları başarılı adledebilmek, takım olarak da kazanabilmek bence çok önemli birşey. Galatasaray da bana yabancı olan bir yer değil zaten. Benim içinden yetiştiğim, liseden yetiştiğim bir kurum. Yani buradaki herkesle hayatım boyunca, belirli dönemlerde ilişkilerimin olduğu bir camia. Kendi camiam en azından. Gerçek anlamda Galatasaray'ın içinden gelmiş bir insanım. Dolayısıyla benim için hiçbir zorluk olacağını tahmin etmiyorum.

Rakiplerimize baktığınızda onları ve bizi nerede görüyorsunuz?

Hazırlık periyodu zaten çok yeni başladı. Biz ilk maçımızı yaptık. Genellikle takımlar yeni yeni maç yapmaya başlıyorlar. Dolayısıyla inceleme şansımız olmadı doğal olarak ama önümüzdeki 1 ay zaten bütün takımların turnuvalar oynayacakları, özel maçlar oynayacakları zaman. Burada önce kendi takımımızın en üst noktaya çıkması için sonra da rakipleri inceleyip ligde onları yenebilmek için bir takım çalışmalar yapacağız tabiki. Söylediğim gibi ben şu anda hiçbir derece telaffuz etmiyorum. Sadece ve sadece şunun sözünü veriyorum. Tüm Galatasaray taraftarı sahada gurur duyacakları, onları memnun edecek bir mücadele ortaya koyan, Galatasaray'a yakışır bir takım göreceklerdir. Zaten bunu ortaya çıkarttığımız zaman elde edilebilecek en iyi dereceyi elde edeceğiz. Biz elimizdeki kadrodan, ki çok güvendiğimiz bir kadro, öok memnunuz. Buradan öncelikle en mücadeleci ve en iyi takımı yaratmaya çalışacağız. Bu takımı yarattığımız zaman benden çok iddialı sözler mutlaka duyacaksınız ama şu anda bizim konsantrasyonumuz bu takımı yaratabilmek adına. Çünkü bu takımı yaratmadan hedef ve başarı sözü vermenin çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. İleride o sözler kendiliğinden söylenecek mutlaka. Seyirciler bizi o noktaya itecekler. Ama söylediğim gibi benim verdiğim söz herkesin gurur duyacağı, oyuncuların Galatasaray formasını taşımasından tüm seyircilerin memnun olacağı bir ekip yaratabilmek. Zaten bunu yarattığınız zaman başarı kendiliğinden gelecek.

Avrupa Şampiyonası ve Milli Takım hakkındaki düşüncelerinizi de alabilir miyiz?

Milli takım hepimizin takımı. Orada en iyi derece elde etmelerini, oradan madalyayla dönmelerini bekliyoruz. Kişisel olarak ben Dünya Şampiyonası'ndan önce oranın bir prova olduğunu değil tam tersine orada derece elde etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bizim takımın bunu sağlayacak potansiyelde olduğunu düşünüyorum ama turnuvalar sürprizlere açık, iniş çıkışlara gebe olan organizasyonlardır. Bir öngörüyle orada olmanın çok doğru olmadığını düşünüyorum bu yüzden. Maç maç hareket etmek lazım. Ama genel anlamdaki bir beklentimiz tabiki ilk beşin içerinde, ilk dördün içerisinde yer alması milli takımımızın. Bunu da sağlayabilirler.

Şampiyon olduktan sonra Cem Akdağ'a teşekkür etmediğiniz yönünde de eleştiriler var.

Bunları kim söylüyorsa herhalde benim final maçının son düdüğünden sonraki röportajımdan, yani televizyona verdiğim canlı röportajdan itibaren, kupayla ilgili yaptığım bütün yorumları dinlemediğini düşünüyorum. Çünkü ben her türlü organizasyonda bu kupanın alınmasında emeği geçen herkese başlığı altında bu takımı kuran Cem Akdağ'a, Cem Akdağ'ın yokluğunda bu takımı özellikle defans anlamında bir noktaya getiren Hakan Acer'e ve emeği geçen herkese, idari ve teknik anlamdaki herkese defalarca teşekkür ettim. Televizyon programlarında bunu söyledim. Ben bir takım etik değerlere çok önem veren bir insanım. Cem Abi gibi benim antrenörlüğümü yapmış bir insana bu saygısızlığı yapacak bir insan değilim. Defalarca her türlü programda bunu söyledim. Bunu kimsenin bilmesi gerekmiyor ama Cem Abiye özel olarak da iletişim kurarak teşekkür ettim. Burada haksızlık yapılmasın lütfen.

Forumu takip ediyor musunuz peki Hocam? Özellikle forumumuzda bir memnuniyetsizlik ve olumsuzluk hakim. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Şu aralar kafamızı kaldıramıyoruz. Ama bu tarz kulüplerde bir takım kritikler olması gerekiyor zaten. 100 kişilik 200 kişilik bir grup değil Galatasaray taraftarı. Milyonlarca insandan bahsediyorsunuz. Yüzlerce değişik fikir türemekte yani. Sizin aldığınız bir oyuncuya karşılık insanların başka oyuncuyu istemesi, foruma yazması, eleştiri yapması çok normal birşey. Sonuçta spor yapıyoruz ve bu bir oyun ama herşeyi yapabildiğimiz bir oyun. Benim için doktorluğu bırakacağım kadar önemli bir iş basketbol. Yükümlülüklerinizi yerine getirmeniz gerekiyor öncelikle sonra başarılı olmanız gerekiyor. Ben Galatasaray seyircini biliyorum. Bir elini kaldırmayıp oynayan bir oyuncu yerine sonuna kadar mücadele edip de daha alt seviyede olan oyuncularla oynamayı istediklerini de biliyorum. Yani herkesi mutlu edemiyorsunuz. Biz derece anlamında, sahada mücadele anlamında, çalışma anlamında, bir takım ruhu yaratmak anlamında problemsiz oyuncularla çalışmayı tercih ediyoruz. Çok da başarılı olacağımıza inanıyoruz kesinlikle. Tek bir isteğimiz var. Olumsuz olmamak lazım. Bir insan fikrini söyleyebilir ama birine kötü demek için beklemek gerekiyor. Yani bütçe lafı etmek istemiyorum ama elimizdeki oyuncuların alınabilecek en doğru oyuncular olduğuna inanıyorum. Şunu da belirteyim Galatasaray iddianın, hedefin bitmediği bir yerdir. Taraftarın çok umrunda değil belki bütçenin düşüp düşmemesi ama. Bu mutlaka kırılacaktır. Ortaya konan basketbolla ilgili birşey yani. Şimdi biri 20 milyon dolar ortaya koyuyorsa, ben atalım 4 milyon dolar ortaya koyup şampiyon olacağım diye ortaya atılırsam bu Don Kişot'luk olur. Ama iyi bir takım yaratacağız. Bunun sonunda gidilebilecek en üst noktalara gitmek bence daha önemli. Burada Galataaray seyircisinin tavrı önemli olan. Galatasaray Kulübü istemez miydi 20 milyon dolarlık bir takım yaratılsın diye ama bu kulübün gelirleriyle de ilgili olan birşey. Belki hepimiz tarafından desteklenmesi gereken birşey.

Son olarak taraftarımıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Onların bizi desteklemesine çok fazla ihtiyacımız var. Ben geçen sene bunu çok yakından yaşadım. Yani bayan takımıyla herkesin imkansız dediği, Rusya'da 14 sayıyla kaybedilmiş bir maçı bizim kararlılığımız ve seyircinin de desteğiyle bizi itmesiyle burada 23 sayıyla kazandık. Herkesin imkansız dediği 12 sayıyla kaybettiğimiz bir final maçında, hayatım boyunca unutmayacağım bir gecede yine bizim inancımız ve seyircimizin desteğiyle kupa kazanıldı. Ben buna çok net şahit oldum geçen sene. Bu sene de söylediğim gibi insanlar ne derse desinler, biz iyi bir takım olacağımıza, çok iyi mücadele edeceğimize eminiz. Bu takımı yaratmaya çalışıyoruz zaten. Burada seyircimizin de bize inanarak bizi desteklemesi lazım. Mutlaka kötü günümüz iyi günümüz olacaktır. Ama bu takıma sabredilmesi yada erken karar verilmesi gibi birşey kesinlikle söylemiyorum. Burada önemli olan şey şu ki, bu oyuncuların bize en iyi dereceyi getirmek için desteklenmeye ihtiyaçları var. Galatasaray seyircisi de bunu defalarca kez ispat etmiştir zaten. Bizi ilk anda itibaren desteklemelerini istiyoruz. Yani şu hazırlık maçlarında bile Türkiye'de ilk defa oynayacak olan yabancılara, Galatasaray formasını ilk defa giyecek Türk oyunculara bile Galatasaray seyircisinin ne olduğunu göstermemiz lazım. İlginin, onlara olan sevginin, onlara olan beklentinin ne olacağını göstermeleri lazım. Ben bu 15'indeki hazırlık turnuvasında bile seyircimizi arkamızda görmek istiyorum. Tabi dolu olmayacaktır salon ama böyle bir hazırlık turnuvasında bile seyircimizin bizle olduğunu bilmek, bizi o hedeflediğimiz noktalara götürmek için itici bir güç olacaktır.


Röportaj: Kerem Seçer ve Arda Öztürk
Kaynak: www.gsbasket.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder