19 Haziran 2009 Cuma

Skandallar sürüyor!.. Turgay Demirel'e istifa çağrısı!



Böyle skandal görülmedi!
Türk basketbol tarihinin en kara gecesinin ardından yaşanan skandallar bitmek bilmiyor! Rezalet sınırlarını aşan olaylar silsilesi ve spor kamuoyunun Turgay Demirel'e istifa çağrısı peşpeşe geliyor!..

17 Haziran'da oynanan Beko Basketbol Ligi play-off final serisinin ardından şampiyon olan Efes Pilsen'e linç girişiminde bulunan şahıslar gözaltına alınmış ve kısa sürede serbest bırakılmıştı. Yaşanan rezaletten ceza almadan kurtulan psikopatlar, inanılmaz bir istekte bulunarak duyanları hayretler içinde bıraktı!

Efes Pilsen takımına linç girişiminde bulunan, spor salonunu terör alanına çeviren kişiler serbest bırakılmalarının ardından Efes Pilsenli oyunculardan şikayetçi oldu! "Bizi tahrik ettiler, bizde saldırdık. Yere düştük, bize vurdular; şikayetçiyiz" diyerek akıllara durgunluk veren bir istekte bulundular. Şikâyette bulunan şahısların adları Mehmet Cansız ile Fahri Cengizhan olarak açıklandı.


Turgay Demirel'e istifa çağrısı!

Yaşanan skandalların ardından sessizliğini koruyan TBF Başkanı Turgay Demirel'e tepkiler büyüyor. Basketbol kamuoyu ve usta yazarların istifaya davet ettiği Demirel, koltuğunda daha ne kadar oturacak? Turgay Demirel ve TBF'yi istifaya davet eden yazılardan bazıları...

***

Korktun mu Turgay, utandın mı?

Türk spor tarihinin en büyük utancı, en büyük ayıbını yaşadık, çarşamba gecesi.. Hayır!.. Başta bizimkiler, herkesin iddia ettiği gibi Fenerbahçe seyircisi değildi sorumlular.. Sahaya atlayan, Efesli basketbolculara saldıranlar, sahaya şişeler, yetmeyince koltukları kırıp atanlar dahil, seyirciler, utanç sıralamasının sonunda yer alırlar..
1 numaralı sorumlu, basketbolun bir numarası, Turgay Demirel'dir. Basketbol Federasyonu Başkanı..
Bütün maçı, Aziz Yıldırım'ın hemen yanında izleyen, böylece işlerin bu hale gelmesinin en büyük sorumlularını, aslında o salona girmesinin yasaklanması gerekenleri onurlandıran Turgay Demirel, maç biter bitmez ortadan kayboldu. Tıpkı Aziz Yıldırım gibi salondan kaçtı ve Efes'in kupasını vermedi, törene katılmadı.
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak, gerçekten sorumluysa, gerçekten bakansa, Devletin federasyonlar üzerindeki "İdari Vesayet" yani denetim ve gözetim hakkını kullanarak Demirel'i çağırıp sorgulamalı, o kadarla da kalmayıp, Federasyon Seçimlerinin yenilenmesine karar vermelidir.
Demirel, çarşamba gecesi ve öncesi tutumu ile bu federasyonu yönetmeye layık olmadığını göstermiştir. Fenerbahçe seyircisi, nasıl bir seyirci olduğunu, Efes daha evvel bu salonda arka arkaya iki maç kazanıp, durumu 2-0'dan, 2- 2'ye getirirken göstermişti. Şampiyonluğa bu kadar yaklaşılmışken, kendi sahasında iki maç kaybedilirken, bu seyirci, tam bir sportmenlik içinde davranmış, maçların sonunda sessiz, sedasız dağılmıştı.
Ne var ki, Efes'i 3-2 öne geçiren maçın bitimine 13 saniye kala, hakemin çaldığı çok doğru, çok haklı ve çok yerinde bir düdük üzerine, sahada Fenerli oyuncular, Mirsad, Semih ve de Rasim'in çılgınca hareketleri ortalığı karıştırdı. Bu sırada önce Aziz Yıldırım, ardından ondan aldığı işaretle, Murat Özaydınlı ayağa fırlayarak tahrikleri doruk noktasına ulaştırdı. Sonrası tam rezillikti. Fener yöneticisi, eski Galatasaray kaptanı Remzi'nin Aziz Yıldırım'la konuştuktan sonra hakem odasını basması, Rasim'in hakemlere ana avrat söverken, kolu ile geçirme işareti yapması, ardından hakem masasını tekme ile darmadağın etmesi, Tanyeviç'in soyunma odasına kadar hakemleri kovalaması, ekranda tüm ayrıntılarıyla tekrar tekrar izlendi.
Ne var ki ertesi gün ve daha sonra çıkan gazeteler, tüm bu iğrençlikleri görmezden gelip, utanmadan, sıkılmadan, kuralı uygulayan hakemi suçladılar. Hem de "Haklısın ama 13 saniye kala bu düdük çalınır mı" gibi yüz karası gerekçelerin arkasına sığınarak ve meslek ahlakına kökünden ihanet ederek..
Ağızlarını her açışta tahrik, her açışta saldırı, her açışta hakaret püsküren Murat Özaydınlı ve Mahmut Uslu'nun amigo ağzından beter laflarını manşetlerine taşıyarak, Fener sahasındaki son maç öncesi seyirciyi iyice doldurdular ve patlamaya hazır bomba haline getirdikler.
Ekranlara yansıyan bunca rezilliğe federasyon göz yumdu. Pazar gecesi olay çıkaranlar ve çarşambanın tohumlarını ekenlere en ufak ceza verilmedi. Aslanların önüne atılan hakemleri savunan tek laf edilmedi. Ve güya Federasyonun başkanı, aslında açık seçik görüldü, aslında onu seçtiren ve o koltuğa oturtan Aziz Yıldırım'ın medyun-u şükran kölesi Turgay Demirel, gidip yanlarına oturarak, son maçı onlarla seyrederek, maç bitince onlarla birlikte salonu hemen terk ederek, suçluları bir de ödüllendirdi. Bu arada ekranda izlediğimiz bir sahne.. Aziz Yıldırım, her zamanki kahvehane oturuşu içinde kameralara poz verirken, Federasyon Başkanı Turgay Demirel salona girdi. Yürüdü. Yerine oturması için Aziz Yıldırım'ın önünden geçmesi gerekiyordu. Elini uzattı. Fenerbahçe Başkanı, üstelik ev sahibi durumunda iken, Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı için ayağa kalkma gereği duymadı. İstifini bozmadan elini sıktı, o kadar.. Turgay kimliği daha fazlasını hak etmeyebilir. Ama oraya gelen Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanıydı.
"Başkanı mıydı" sahiden?..
Bir basketbol federasyonu başkanının şampiyon takımın kupa törenine katılmadan, salondan kaçması ne demektir?. Protesto mu?.. Korkaklık mı?.. Utanç mı?. Gönlünde Fener yatarken, kupayı Efes'e verme zorunda kalmanın öfkesi mi?.
Turgay Demirel bu hesabı vermek zorundadır.
Maç sonrası Efes Koçu Ergin Ataman'ın sözlerinin yenilir yutulur tarafı yok..
"Bu Fenerbahçe, seneye nasıl sahaya çıkacak ve oynayacak?. Bu saha seneye nasıl açık kalacak?.. Şu anda şampiyonluğu kutlayamıyor, canımızı korumaya bakıyoruz. Soyunma odamız basıldı. Tribünde kızlarım var, sağlık durumlarını bilmiyorum.."
Telefonlarım gece geç saatlere kadar çaldı, sabah da erkenden başladı..
"Beko bu ligden adını alsın.. Ülker, bu Fenerbahçe'ye adını vermekten vazgeçsin.. Efes Pilsen basketbola yatırımı bıraksın, ligden çekilsin" diyenler vardı..
Bunlar, duyulan öfkenin boyutlarının ifadesi.. Dikkat edin.. İstenenler çok uç şeyler..
Çünkü hiç kimse de, bu Turgay Demirel ve arkadaşlarının, Türk sporuna bu utanç gecesini yaşatanları cezalandıracağı inancı yok.
Ben de bu düşüncedeyim. Aziz Yıldırım'ın oyuncağı Turgay Demirel ve Aziz Yıldırım'ın yandaş medyası ile, her şey örtbas edilecektir, göreceksiniz..
Türkiye'ye bu utanç gecesini yaşatanlar, gelecek yıllarda Şeref (!) Tribünlerinde ve manşetlerde yerlerini almaya devam edecektir.
Yandaş medya izliyor olmalısınız, tüm suçu, belki de en suçsuz seyircinin üzerine yıkarak, günahının kefaretini sözüm ona ödeme, kara vicdanını öyle temizleme çabalarına başladı bile..

Hıncal Uluç / Sabah

Polis neredeydi?

Çarşamba öğleyin İstanbul Valisi Muammer Güler, yeni Osmaniye Valisi, ama hâlâ İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'la Beylerbeyi'ndeki Sabancı Polis Evi'nde birlikte çok keyifli bir yemek yedik.. Size yarın yazacağım. Bugün basketbol köşemi kapladı..
Yemekte söz basketbola da geldi. Bazı Fener yöneticilerinin ve medyanın Fener seyircisini nasıl patlamaya hazır bomba haline getirdiğini anlattım ve aynen şöyle dedim..
"Bu gece Efes kazanırsa, seri biter, Efes Şampiyon olur, o zaman da Fener seyircisi sahaya iner.."
Cerrah "Farkındayız" dedi.. "Gereken bütün önlemleri aldık, kimse endişe etmesin.."
O gece ekranda hiçbir önlem alınmadığını gördük. Fener seyircisi meydanı boş buldu ve sahaya inip Efesli oyuncuları dövmek, soyunma odasına kadar kovalamak dahil her şeyi yaptı. Efes İkinci Başkanı Çetin Çeki, soyunma odasını basanlar arasında Fenerbahçe kulübünün maaşlı güvenlikçilerinin de olduğunu, polisin hiçbir önlem almadığını söyledi ve "Tüm, ama tüm görevlileri" çok açık ve yenilir yutulur olmayan sözlerle suçladı.
Polisin, sahaya inip Kaya'ya saldıran kırmızı tişörtlü kabadayıyı engellemek için fırlayan Efes Koçu Ergin Ataman'ı "Polise mukavemetten" karakola götürmesinin güçlükle önlendiği, buna karşılık sahada yakaladığı kırmızı tişörtlüyü, kulise girer girmez serbest bıraktığı ve bu adamın Efes soyunma odasını basanların başına geçtiği söylendi.
Cerrah "Tüm önlemleri aldık. Merak etme" derken samimiydi. İnanıyorum. Ama o gece salonda görevlendirdiği polis şefinin nasıl bir fiyasko olduğunu bütün Türkiye yarım saat boyunca televizyon ekranlarında izledi.. Cerrah'ın görevi devretmeden, bunun hesabını soracağını düşünüyorum!..
Polisi bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yok!..

Hıncal Uluç / Sabah

***

Turgay Demirel istifa etmez, Aziz Yıldırım onu görevden almalı

Bu ülkede bu seviyede bir organizasyonda, ilk defa seyirci sahaya inip sporcuya, yöneticiye, teknik adama saldırdı.
Bir milat bu.
Böyle olacağını, bir senedir bu ülkede yaşayan bizim Gianni’nin annanesi gördü, TBF görmedi.
Yuh!
Okul mokul hikaye, okuma yazma nanay, italyancası bile çat pat Napolili kadın, beşinci maçı seyrettikten sonra, ellerini habire dizlerine vurup dua ediyormuş.
O uyanmış.
TBF uyanmadı.
Yuh!
Allah’tan Abdi İpekçi’de kimse ölmedi, Demirel bunun altından kalkamazdı.
O 2005 ‘de Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri sayesinde başkan oldu.
Bu bir tespit, yorum değil.
İstifa filan etmez o, Aziz Bey görevden almalı, getirdiği gibi götürmeli.
En büyük zararı da son maç öncesi onlara yaranmak için tedbir almayarak, ligine renk, para, tat, heyecan, kalite katan ve onu seçtiren Fenerbahçe’ye verdi.
Gelecek yılın büyük bir bölümünü seyircisiz oynayacaklar.
***
Murat Özaydınlı akıllı adamdır, laf olsun diye konuşmaz, dili filan sürçmez, ne zaman ne diyeceğini bilir.
Beşinci maçtan sonra Demirel’e şöyle salladı;
Federasyon, seçimleri nasıl kazanıyorsa, bu olanları da görmeli, göremiyorsa biz de bazı şeyleri görmeye başlarız”.
Küfür etse daha iyi.
Açık açık şunu diyor;
“Ona bazı şeyleri gösteririz, seçimleri nasıl kazandığını biliyoruz”
Açık saçığı da şu;
“Ona gününü gösteririz, seçimleri ona biz kazandırdık, bi daha ki seçimde nah kazanır”
Onu ölmüşken dirilten, basketbolun başına saran Fenerbahçe kimseye kızmasın, kendine kızsın.
Ondan kurtulmaları kolay, elini bıraksınlar, ilk seçimde biter.
Gider.
Ve...
2005’de bitmişti, seçimde karşısına Arıboğan çıktı, kaybedeceğini anladı, Uslu’ya ve Yıldırım’a sığındı, seçimi ona onlar kazandırdı, onlar olmasa çoktan yok olmuştu.
***
Seçimin yapıldığı o gün, Ankara Dedeman’da olan herkes, otelin garsonları, komileri bile, Demirel’in nasıl seçildiğini biliyor.
Seçim öncesi, ”12 yıldır yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır” diyen Demirel, Yıldırım’ın teminatı olmasa, yoktu.
FB, Aziz Bey, Uslu, Efes, Tuncay Özilhan ve genel kuruldaki adamları onu destekledi, FIBA da destekledi, son anda Malezya’da Dünya Şampiyonası organizasyonunu cebine koydu.
Bütün bunlara rağmen, Aziz Bey’in son saniye üçlüğüyle kazandı.
85-82.
Arkasındakiler çekilse ne hale gelir, düşünün.
Sıfır bile çekebilir.

TURGAY DEMİREL KİMİN SIRTINA BİNDİYSE MAHVETTİ
90’lı yıllar...
Örslü, Naumoskili Efes güçlü, paralı, başarılıydı, Demirel’in de güce, paraya, başarıya ihtiyacı vardı, sırtlarına bindi, Özilhan’a sığındı, onlara katkısı yoktu, varmış gibi yaptı, Özilhan iplemiyordu onu, ”he he” dedi, idare etti.
Sonra ülkenin bugüne kadar gördüğü en değerli basketbolcu nesline yapıştı, Efes baş aşağı gidiyordu, ufak ufak uzadı, 12 Dev Adam’ın sırtına bindi.
12 Dev Adam, voleybol bile oynasa Avrupa’da bir yarı final oynardı, müthiş yetenekli bir nesildi, hiçbir şey kazanamadılar, sorun saha içinde değil dışındaydı, president ve adamlarındaydı, yok ettiler o nesli, baktı hızla sonuna doğru gidiyor, Tanyeviç’i getirdi, onun sırtına bindi.
Yarının takımını kurmak palavrası altında bugünü yok etti, zaman kazandı.
İşler yine iyi gitmedi.
Bir zamanlar efsane olan Bogdan’ın son yılları ‘bogdan’ geçmişti, milli takımda da işler bogdan gidiyordu, aklına Fener geldi, onlara pazarladı, FB-Ülker başarısız koçunu diriltebilirdi, bu takımı şampiyon yapamamayı o bile başaramazdı, böylece tekrar itibar kazanacaktı koçu.
Plan buydu.
Tutmadı.
Tanjeviç Türkiye’nin gelmiş geçmiş en derin kadrosuna, finalde arka arkaya 4 kere kaybettirdi, bunu bile başardı, fena halde out oldu.
Bütün bunlara sebep olan adam da Ergin Ataman, o dünlerde “milli takımı bedava çalıştırırım“diyip, Demirel’i köşeye sıkıştıran adam.
Demirel nefret eder ondan.
Siena’ya gittiğinde, herkese “merhaba” deyip bir Siena’nın koçuna selam vermemişti, Ergin’e...
Milli takım koçunun kim olması gerektiği de belli artık.
Para da istemiyor, söylediğini de yemez, aldı mı başına belayı?
Allah düşmanımı Demirel’in düştüğü duruma düşürmesin.
***
5.maç...
Söylemezoğlu yürekli bir hakem “ne görürse çalar, babasının oğlunu tanımaz” denir, öyledir, gördü, çaldı, olaylar çıktı, sonra presidentin oğullarını gördü, tanıdı, Mirsad’ı, Semih’i, Rasim’i, Tanyeviç’i...
Hayatının en eyyamcı kararını verdi, atmadı onları, Demirel’in kurulları da utanmadan ekran başında herkesin gördüğünü görmedi, ceza vermedi.
Rasim mi?
Fenerbahçe’ye ”bir oyuncunuza göstermelik ceza vermemiz lazım, kime verelim” deselerdi ”Rasim” derlerdi. Koç, Mirsad, Semih olmazsa olmazdı.
Rasim olmasa da olurdu.
Bu rezalet!
Göz göre göre gelen felakete tedbir almadı ve üstelik salondan kaçtı president, bu da rezaletin karesi.
***
Fener- Ülker formalı bir herifin, bir sporcuyu dövmesi hoş olmadı, Efes formalı birinin, bir heriften dayak yemesi de...
Mideleri bulandı sponsorların bir kere.
Bu da bir milat.
Efes’in, Ülker’in, diğerlerinin kafasının bir yerinde, hep duracaktır bu sahne.
Zamanı geldiğinde yürüyüp gidecekler.
Madem basketbol salonlarına futbol girdi, gidelim futbola.
Bravo president!
***
Hıncal Abi, bir Fenerbahçeli’nin, hem de potansiyel bir başkan adayının, Ferit Bey’in kanalında “TFF Başkanı Aziz Bey’in adamı“ diyebiliyor, üstelik adamı madamı değilken.
Demirel’i alenen Aziz Bey başkan seçtirmiş, bunu kimse hiç bir yerde diyemiyor.
Bu önce Ferit Bey’in kurumsallığa bakışı tabii, bravo, helal olsun, sonra da futbol medyasının gücü.
Reytingi de berbat olmalı Demirel’in, bulaşmıyor usta abi, yoksa bu malı bana tek başıma yedirir mi?.
***
Basketbol yorumcusu, yazarı çizeri genelde eyyamcıdır.
Hepsi benim bildiklerimi bilir, susar.
Bir kısmı NBA çocuğudur, bir kısmı ailenin sevimli çocuğu, bir kısmı emekli koç moç, menajerdir, neme lazımcıdır, bir kısmı başkanın büyük ailesindendir, filan falan...
Anladikos!
Onlar iyi aile çocuğudur Demirel’e göre.
Ben, benim gibiler de ailenin sevimsiz, berbat çocuğu...
Çeteci çocuğu(bu da son bombası)...
Bilmemne çocuğu...
Filan falan...
Sevsinler onu!
***
Sadede gelelim.
2005’den beri FB’nin ve o dünlerde yüz vermediği Ülker’in sırtında president.
Para, güç, iktidar onlarda.
Yıllarca sırtına bindiği Efes’e şampiyonluk kupasını vermeden salonu terketti, yıllarca sığındığı Özilhan’ı, salona gelmeyecek hale getirdi, yıllarca onun sırtındaydı, sırtına alıp getirmeliydi.
Ve bilmemneremden bir dörtlük uydurup, bitireyim.
“Ben, ben, ben” diye diye bitti.
‘Son’ bu.
Son’u...
Bence!

Bilgin Gökberk / Milliyet

***

Aris emsal olur mu?

TRİBÜN teröründe artık son noktaya geldik. Her olayı sineye çekerek, ‘tesellimiz olayların daha da büyümemesi’ diye geçiştirerek, komik cezalar vererek, yeterli önlem almayarak artık son noktaya geldik. Gittikçe vahşileşen ortamda geri adım ata ata son noktaya gittik. Bundan ötesi yok. Bir adım gerisi uçurum çünkü.

ÖNCELİKLE bu bir oyun. Bunu iyiden iyiye unutmuş durumdayız. Sonuçta tavladan, masa tenisinden, kızma biraderden, körebeden çok farkı olmayan bir oyun. Ancak milyonları peşine takan çok keyifli bir oyun. O kadar keyifli ki yapmak kadar bunu en iyi yapan yetenekteki insanları izlemeyi tercih ettiren bir oyun.

GELDİĞİMİZ noktada o yeteneklerini takdir etmek için izlediğimiz sporculara fiili saldırıya geçtik. Seyirci kendisini ayıran alandan çıkıp sporcuların alanına girdi, sahayı bastı...

NE ironik aslında. İzlemek için emek verdiğimiz oyunculara saldırıyoruz. Yarın milli takımda belki öbür gün kendi tuttuğumuz takımın formasını giyerken alkışlayacağımız, sporculara acımasızca tekme atabiliyoruz.

BU linç kültürüdür başka bir şey değil. Anlamadan, ne yaptığını bilmeden korkunç bir öfkeyle önüne gelene saldıran, yakıp yıkan bir linç kültürü. Çok daha önce önlem alınması gerekirken bu öfke karşısında korkup geri adım atanlar başta federasyon olmak üzere en büyük sorumludur. Daha bir önceki maçta günah keçisi olarak Rasim’i belirleyip, Mirsad ve milli takım koçu Tanjeviç’e ceza verilmemesi bu geri adım atma politikasının hep sonuçları. İyice gerilen ortamda yöneticilerin örnek olması, liderlik etmesi, sağduyu tavsiye etmesi gerekirken söyledikleri ise bombanın pimini çekti.

ANCAK artık geri atacak adım yok. Bundan sonrası artık çünkü savcılığın, Türk Ceza Kanunu’nun saldırı ve linçle ilgilenen maddelerinin kapsamına giriyor. Artık geri adım uçurumdan düşmek demek. Fiili saldırıdan bahsediyoruz. Bugün artık “Birkaç kendini bilmezin yaptıkları böyle büyük bir camiaya mal edilemez” klişesinin arkasına sığınabilecek bir durum da yok. Doğrudur birkaç kişi bir camiayı temsil edemez. Ancak o birkaç kişiden sorumlu olan F.Bahçe Ülker’dir.

ONLARIN yaptıkları F.Bahçe’yi tanımlamaz ama onların yaptıklarının sorumluluğunu F.Bahçe taşır ve cezasını da kulüp çeker. Nasıl bir gazetecinin yaptığı tüm gazetecilere mal edilemezse ama onun yaptığı gazetesini ve o gazetenin sorumlu yazı işleri müdürünü bağlarsa bu noktada F.Bahçe ‘birkaç kendini bilmez’in cezasını çekecektir.

BASKETBOLDA onlarca tribün olayı gördük ama sporculara fiili olarak saldırı noktasına varacak derecede bir vahşet son 20 yılda sadece 2 defa olmuştu. Biri Kızılyıldız’la Partizan arasında oynanan Sırbistan Ligi finalinde. Diğeri ise çok daha net bildiğimiz 1993’deki o zamanki adıyla Kupa Galipleri Kupası finalinde yine Efes Pilsen’le Aris arasında yaşanmış, Aris’li taraftarlar Efes oyuncularına saldırmıştı. O olayın Aris’e cezası 2 yıl Avrupa Kupaları’na katılmaktan men edilmek olmuştu.

GERÇİ FIBA’nın da bizim Federasyon’dan çok farkı yok. Eyyam orada da en geçerli yöntem oldu her zaman. O ceza önce temyizle 1 yıla inmiş ardından 2. itiraz sonucu 1 yıl boyunca maçları Selanik’den 500 km uzakta oynama cezasına çevrilmişti. Peki sizce şimdi biz ne yapacağız? Ne ceza verilecek?

KÜÇÜK bir ipucu... 4 sene önce Beşiktaş seyircisi, F.Bahçe ile oynanan bayan basketbol serisi son maçında tribünden (Onlar sahaya inmemişti) rakip oyunculara saldırmıştı. Veya 3 sene önce G.Saray-Karşıyaka maçında, sarı-kırmızılı trübünler maç oynanırken sahaya akın etmişti. (Onlar da sporculara saldırmamıştı) O zaman da cezalar geçiştirilmişti. Şimdi de geri atacak mıyız?

Kaan Kural / Vatan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder